Üretimde gittikçe artan elektrik talebinin yanı sıra, elektrikli araç talep ve teknolojilerindeki gelişmeler de enerji depolamasının örgün ve yaygın güvenli sunumunun önemini artırıyor. Depolama olanakları ayrıca, elektriğin uzun erimde ucuz iken üret depola ve sonra kâr ederek sat gibi ilave ticari meta özelliği de kazandırıyor. Bu nedenlerle depolama ve buna yönelik yatırımların oluşması gereklilik haline geldi. Sanayisi gelişmiş ülkeler konuya stratejik bakıyor ve yenilikçi uygulamalar ortaya koyarak depolama sistemlerini sayısal ve teknolojik olarak geliştiriyorlar.
IRENA tarafından, 2017’de 4,67 terawatt/saat olan elektrikli depolama kapasitesinin, yenilenebilir enerji üretiminin iki katına çıkması ile 2030 yılında 11,9-15,7 TW’ye çıkacağı öngörülüyor. Yine 2017’de hidrolik kaynaklı elektrik depolama kapasitesi, toplam depolama kapasitesinin %96’sı iken 2030’a gelindiğinde diğer elektrik depolama türlerinin gelişimi ile bu oranın %45’ler düzeyine gerileyeceği düşünülüyor. Başka bir ifade ile rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin depolanması, bu tesislerde olmazsa olmazlardan biri olacak. Depolamanın, konutlarda da şebekeden elektriksel bağımsızlığı ve kendine yeterliliği sağlayacak olan teknolojik gelişme ve fiyat düşüşleri ile önem kazanacağı ve konut tipi depolamanın toplam depolamada önemli bir yere geleceği öngörülüyor.
Elektrik depolama sistemleri, kullandıkları depolama teknolojilerine göre kimyasal/elektromekanik, mekanik, elektromanyetik ya da termik düzenekler olarak sınıflandırılabilirler.
1.1. Bataryalar
Bataryalar kimyasal reaksiyonla elektrik üreten sistemlerdir. Temel olarak iki farklı kimyasaldan oluşan batarya hücresi, biri negatif yüklü katota ve diğer pozitif yüklü anota bağlıdır. Bir cihaza bağlandığında negatif elektrot elektronları cihazın üzerinden pozitif kutba yani anota doğru akar. Katot ve anot elektrolit denilen kimyasal ortam ile çevrilidir. Bugün yaygın batarya kimyasalları kurşun, nikel, sodyum ve lityum elektrokimyasına dayalıdır. Gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan akışkan bataryalar ise vanadyum, krom ve demir elektrokimyasını yaygın olarak kullanır. Her elektrik depolama bataryası kapasite, enerji ve güç çıkışı, şarj /deşarj seviyesi, verim ve kullanım ömrü olarak kendine özgü özelliklere sahiptir. Bu farklılıklar nedeniyle yönergeler, kullanım şekilleri, montaj ve muhafaza koşulları ile çalıştırma bakım ve atık yönetim şekilleri de farklıdır. Yenilenebilir kaynaktan yüklenen enerjiyi kullanmak için yalnızca şarj edilebilen bataryalar kullanılır.
1.1.1 Kurşun Asit Bataryalar
1859 yılında Fransız fizikçi Gaston Plante tarafından icat edildi. En eski ve en olgun batarya teknolojisidir. Batarya kurşun (Pb) katot ve kurşun dioksit (PbO2) anot ve sülfürik asit (H2 SO4) elektrolitten oluşur. Şu anda dünyada en yaygın kullanılan batarya türüdür.
En çok kulanılanı, araçlardaki starter akülerdir. Araçların başlatma, ışıklandırma ve ateşleme fonksiyonlarını yerine getirir.
Derin döngülü (deep cycle) traksiyoner aküler ise yüksek demeraj akımı gerektiren forklift, vinç, hareketli araçlarda kullanılır. İnce plakalardan oluşan hücreler daha fazla yüzey oluşturması nedeniyle kalın kapasiteleri, kalın plakalılardan daha fazladır. Bu nedenle bu bataryalar, yüksek başlangıç akımı gerektiren motorlu araçlarda kullanılırlar.
Kalın plakalı sabit istasyoner bataryalar güç kesilmesinin tolere edilemeyeceği yerlerde kullanılır. Diğer teknolojilere göre eski ve kendini kanıtlamış olduğu için yoğun enerji tüketilen mekânlarda, stad by back up gücün gerektirdiği şalt tesislerinde (switch gear), türbin motorları, veri merkezleri ve güvenilir yedek yükün kritik olduğu yerlerde yedek kaynak olarak kullanılır.
ABD’de kalsiyumu diğer alaşımlarla kullanmak havalandırmalı kurşun-asit batarya hücrelerinde kullanmak çok yaygındır. Avrupa ve dünyanın diğer bölümlerinde kurşun-selenyum düşük antimon hücreler stand by uygulamalarda yaygın olarak kullanılır. Bununla beraber kurşun selenyum, düşük antimon batarya son yıllarda Kuzey Amerika’da yaygın olarak kullanılıyor.
Supap ayarlı kurşun asit bataryaların (VRLA valve regulated lead acid ) iç yapı ve teknolojileri farklıdır ve plakalarda yapılı kalsiyum alaşımı kullanır. Yapıları gereği havalandırılmalarına gerek yoktur. Bakım gerektirmeyen bataryalar olarak da bilinir. Bu bataryalar iyi performans gerektiren taşınabilir elektrik aletlerde, şebeke güç ve enerji uygulamalarında kullanılır.
Absorbent glass mat (AGM) bataryalar da yaygın olarak kullanılan batarya tiplerinden biridir. Doymuş (absorbe edilmiş boron silikat,AGM) elektrolit jel, sıvı yerine kullanılır ve yoğun kurşun içeriği nedeniyle pahalı bataryalardır. Daha fazla depolama kabiliyetine sahiptir.
Tüp plakalı ve jelli elektrolit içeren sağlam, yüksek döngü ve kullanım ömrüne sahip bataryalar da vardır. Ancak plakalı tipler gibi yüksek akım veremezler. Büyük fabrikalar, tırlar, maden makinaları gibi uzun ömür ve yüksek stoklama kapasitesi gerektiren yerlerde tercih edilirler.
Kurşun karbon elektrotlu bataryaların ise düşük şarj voltajı, kısa zamanda şarj, plakalarda az korozyon yüksek döngü sayısı gibi avantajları vardır.
Kurşun asit bataryalar, iyi bilinen bir teknoloji olduğu ve düşük fiyatta olmalarına rağmen ağır ve düşük enerji kapasitesindedirler. Ancak değişen tiplere göre yüksek döngü sayısı ve uzun performansa sahiptir ve azımsanmayacak sayıda uygulamalarda kullanılırlar.
1.1.2 Nikel Kadmiyum Bataryalar (NiCd)
Şarj edilebilir pil olarak bilinir, Elektrot olarak nikel oksit hidroksit ve metalik kadmiyum kullanılır. Çıkış voltajı 1,2 V cıvarındadır. Deşarj sonuna kadar tatminkâr bir döngü özelliği ve düşük sıcaklıkta yüksek performans verir. Kurşun asit bataryalara göre daha pahalıdır. Kendi kendine deşarj özelliği yüksektir ancak çevresel atık özelliği nedeniyle düşük oranda tercih edilir. 1990’lardan sonra yerini nikel metal hibrit ve li-ion bataryalara bırakmıştır ve medikal ekipmanlarda kullanımı yasaklanmıştır.
1.1.3 Nikel Metal Hibrit Bataryalar (NiMH)
Şarj edilebilir bataryalardır. Ni MH hücreler NiOH pozitif elektrot olarak kullanılmaktadır NiCd’ye göre iki kere daha fazla kapasiteye sahiptir. Yük taşıma kapasitesi ise 80 wH/kg ile Li-İon bataryanı %’50’si kadardır. Tüketici elektroniği, plug-in ve hibrit araçlarda teknolojik olgunluğu ve Li-İona göre avantajlı fiyatı nedeniyle tercih edilebiliyor. Ancak son zamanlarda Li-İon bataryaların fiyatları düşmekte ve performansları artmaktadır.
1.1.4 Lityum İyon Bataryalar (Li-ion)
İlk ticari Li-ion şarj edilebilir batarya 1991 yılında üretildi. Li-ion bataryalarda, deşarj sırasında lityum iyonlar negatif elektrottan pozitif elektroda doğru hareket ederler, şarj esnasında ise tersidir. Yüksek enerji yoğunluğu, önemsiz oranda kendi kendine deşarj özelliği nedeniyle portatif cihazlarda kullanılmaktadır. Son zamanlarda uzay araçlarında, şarj edilen araçlarda, askeri araçlarda da kullanılmaya başlanmıştır. Değişik türde kimyasal özelliği olan Li-ion bataryalar, farklı uygulamalarda maliyet ve güvenlik özellikleri nedeniyle tercih edilmektedir.
Li-kobalt oksit bataryalar, elde taşınan cihazlarda enerji yoğunluğu ve düşük ağırlığı nedeniyle tercih edilmektedir. Lityum-demir fosfat (LiFePO4), lityum manganez oksit (LiMn2O4) ve lityum nikel manganes kobalt oksit (LiNiMnCO2) bataryalar ise düşük enerji yoğunluğu fakat yüksek çalışma ömrü sunarlar. Bu sebeple elektrikli aletler ile medikal aletlerde kullanılırlar.
Yeni gelişen Li-sülfür bataryalar ise ağırlıkça en yüksek performansı vermekteler. Bu bataryaların teknolojisi sürekli gelişmekte, yüksek verim ve çalışma ömrü vaat etmektedirler.
Son dönemde oldukça popüler hale gelen ABD’li bir teknoloji şirketi, ABD Nevada’da 510 bin m2’lik alanda kendi elektrikli araçlarının şarjı için depolama amaçlı Li-İon batarya hücreli elektrik depolama tesislerini kuruyor.
Li-ion bataryalar yanıcı jel özelliği nedeniyle aşırı şarj nedeniyle güvenlik zaafı yaratabilirler. Kaldı ki birkaç yılda bazı dizüstü bilgisayarlar, telefon ve tabletlerde bu sorunlar yaşandı, Bu nedenle test standartları çok yüksektir. Nikel ve kobalt fiyatlarındaki artışlar bu batarya fiyatları için ayrıca bir diğer endişe kaynağı olmaktadır.
1.1.5 Akışkan Bataryalar
Bu bataryalarda, çoklu elektrokimyasal hücreler, ion dönüşüm membranları ya da gözenekli ayırıcılar ile ayrışmış ve seri olarak birbirlerine bağlanmıştır. Bu seri bağlantılar üst üste konulmuş yığınlar şeklinde akışkan batarya stoklama sistemine dönüşmüştür. Üst üste konulmuş konfigürasyon hücrenin gücünü belirler. Elektrolit kimyasal tanklarda kontrol edilir ve karışım yığın içine membran aralıklarına pompalanır, İon değişimi ve bunu takiben elektrik akımı membranlar arasında oluşur.
Akışkan bataryaların birkaç tipi vardır, bunlar; demir-krom (Fe-Cr), demir-vanadyum (Fe-V), çinko-bromide (Zn-Br2), çinko-kloride (Zn-Cl2) ve hibrit akış sistemleridir.
Elektrolit sıvı temelli solüsyon gibidir, Hücre voltajı 1 ila 1,8 V arasındadır. Böylelikle suyun hidrolize olması engellenmiş olur. Akışkan batarya sistemleri yüksek enerji yoğunluğu potansiyeline sahiptirler. Gelişme aşamasında olan bir teknolojidir.
Bu bataryalarda güç ve enerji akışı ayrıdır. Bu nedenle özellikle şebeke uygulamaları için tercih edilebilmekte fakat tam uygulama için özel, düşük maliyetli modellerin gelişmesi beklenmektedir. Akışkan bataryalar yakıt hücreli bataryalarla akışkanın elektrotlar arasında akması nedeniyle benzeşir.
Bu bataryaların geleneksel bataryalara göre birçok teknik avantajı vardır. Örneğin elektrolit yanıcı değildir ve kendi içinde güvenli ve uzun döngü özelliğine sahiptir. Döngü ömrü deşarj miktarından bağımsızdır. Enerji tank hacminden ve elektrolitten elde edilirken; güç, batarya yığınında elde edilir. Batarya yığın maliyetleri nedeniyle özel enerji uygulamaları dışında fiyat avantajı yoktur. Hızlı cevap verebilme özellikleri ve operasyonel esneklikleri ölçülü şebeke uygulamalarına uygundur.
1.1.6 Sodyum Sülfür Bataryalar (NaS)
Sodyum sülfür (NaS) batarya, sıvı tuz sodyum (Na) ve sülfürden (S) yapılmıştır. Maliyetinin düşük olması, yüksek şarj/deşarj (%89-%92) verimine ve yüksek kullanım döngüsüne sahip olması en önemli avantajlarıdır. Buna karşın çalışma sıcaklığının 300°C ile 350°C arasında olması ve sodyum sülfürün yüksek korozif özelliği dezavantajlarıdır. İstasyoner uygulamalara uygun olarak değerlendirilir. Batarya hücre boyutlarının artması ile daha da ekonomik olmaktadır. Şebeke uzun şarj zamanı gerektirmesi, gerektiğinde ağın güç kalitesini geliştirmesi ve uygun maliyeti nedeniyle dağıtım ağı servisleri ve yenilenebilir enerji entegrasyonlarında kullanılır.
1.1.7 Sodyum Nikel Kolorid Bataryalar (NaNiCl2)
Sodyum nikel klloride (Na Ni Cl2) yüksek sıcaklık bataryalarıdır. Çalışma sıcaklığı NaS bataryalarına benzer şekilde 270°C ila 350°C arasındadır. Şarj işlemi sırasında tuz (NaCl) ve nikel, nikel kloride dönüşür (NaCl2), deşarj sırasında ise tersi olur. Tipik uygulama alanları şebeke destek servisleri ve yenilenebilir enerji entegrasyonlarıdır.
1.1.8 Elektrikli Çift Katmanlı (Double Layer EDLC) Ultra Kapasitörler
EDLC (Electric Double Layer Capasitör) “ultra kapasitör” ya da “süper kapasitör” olarak bilinir. Elektrik şarjını, yüksek yüzey bölgeli karbon elektrot ve sıvı elektrolit arasına stoklar. EDLC tarafından yüklenerek stoklanan enerji miktarı geleneksel kapasitörlerle karşılaştırıldığında (yük düzeyli bölgede gözenekli karbon kullanıldığından) çok fazladır. Ultra kapasitörler bataryalara göre yüksek güce sahiptir (10-20 kW/kg) ve çok uzun ömürlüdür, Çok düşük spesifik ve volumetrik enerji yoğunluğu vardır (<8Wh/kg). Ultrakapasitörler -400°C ile+650°C arasındaki çalışma sıcaklığı ile Li-İon bataryalara karşı belirgin bir şekilde daha az hassasiyet gösterirler. DC ömrü 650°C’ye yükselen çalışma sıcaklığı ile 1.500 saattir. Güç dalgalarını emmek için süper kapasitörlerin yardımıyla bu iletim hatları tam kapasitesine daha yakın çalışabilir, Bu nedenle iletim ve dağıtım hatlarındaki voltaj seviyelerinde olduğu kadar iletim altı uygulamaları için de uygundur.
Ultrakapasitörler, milisaniyeler mertebesindeki hızlarda cevap verebilmektedirler, Yüksek enerji verimi (>95%), yüksek güç yoğunluğu, uzun takvim ömrü ve yüksek döndü sayısına sahiptirler. Büyüyen ekonomik ölçekler ve üretimdeki ilerlemeler sayesinde EDLC’lerin, bu sistemlerde dağıtım yapacak şebeke enerji depolama sistemlerinin maliyetini dramatik şekilde düşürmektedir.
Kullanıcı verileri, şebeke servisleri ve gelişen batarya ömrüyle olan uyuma göre ultra kapasitörler, son dönemlerde küresel sistemlerde hızla var olmaya başladılar. Bu yayılma son zamanlarda demiryollarında, otomotiv uygulamalarında, back-up güç yenilenebilir rüzgâr enerji sistemlerinde ve UPS sistemlerinde artmaya başladı. Tek başına uygulanacak bir sistem olduğu kadar -düşük maliyetli yüksek enerji yoğunluğu olan teknolojiler, akışkan bataryalar, yüksek enerjili Li-ion bataryalar gibi kaynaklarla birlikte- hibrit bir şekilde ikincil bir kaynak olarak da kullanılabilir.
Çevre dostu bir teknoloji olması ve bataryalarda olduğu gibi toksin ve ağır metal üretmemesi en büyük avantajlarıdır. Ayrıca bakım masrafları ve bekleme kayıpları (%0,2) düşüktür. Soğutmaya gerek duymazlar. Buna karşın, yeni ve gelişen bir teknolojidir ve daha fazla tecrübe ve ömür verilerine ihtiyaç vardır.
Manyetik süper iletkenler üç önemli parça ile tasarlanmıştır: Bobin, güç dönüştürme sistemi (PCS) ve soğutma sistemi. Fikrin temeli, enerjinin süper iletkenden yapılan elektromanyetik alanda depolamasına dayanır. Çok düşük sıcaklılarda bazı malzemeler tüm elektrik direncini kaybeder ve böylelikle süper iletken olurlar. Bu sistemle depolanan enerjide neredeyse hiç kayıp (pratikte %90-95) olmaz. Bununla beraber ilgili süper iletkenler -2.530°C’nin altında çalıştığı için (niobium-titanium -2.530°C ve niobium-tin -2550°C) sistem soğutma sıcaklığının bu derece altında olması beklenir. Bu soğutma işlemi sıvılaştırılmış helyum ile yapılır. İşlem çok pahalıdır ve stand by (bekleme) konumunda verimliliği düşürür.
Akıllı ısı ve enerji çözümlerinde muhtelif komponentler vardır. Örneğin iklimlendirme otomasyonu. Akıllı ısı ve enerji çözümleri içindeki ana bileşenlerden biri olan iklimlendirme otomasyonu sayesinde bağımsız bölümlerin ısıtması veya soğutması ayrı ayrı istediğiniz derecede kontrol edilebilir. Sabahları sıcak geceleri ise serin bir oda sıcaklığı isteniyorsa veya VRF, split ya da fancoil klimaları, yerden ısıtma ya da petekler istenildiği gibi control edilebilir. Bunların bileşenlerinden biri akıllı termostatlar’dır. Termostatlar basit cihazlar olmalarına ragmen tasarruf etmek ve çevresel etkileri azaltmak için çok büyük fayda sağlarlar. Termostat, fiziksel bir sistemin sıcaklığını algılayan ve sistem sıcaklığını istenen noktada tutulması için düzenleyici görevi yapan bir cihazın parçasıdır. Termostatlar, bina ısıtması, merkezi ısıtma, klimalar, su ısıtıcıları ve ayrıca fırınlar ve buzdolapları dahil mutfak ekipmanları gibi belirli bir sıcaklığa kadar ısıtan veya soğutan cihazlarda veya sistemde kullanılır. Akıllı termostatlar ise evin ihtiyaç duyduğu ısıtma ve soğutmayı kontrol etmeye yardımcı olur. Diğer taraftan kombi veya klima istenilen şekilde yönetilebilir. Sistem, cep telefonundan nerede olduğunuzu takip edebilir, hava istenilenden sıcak ise klimayı, soğuk ise kombi veya diğer ısıtma sistemini çalıştırabilir.
Yeni daha yüksek sıcaklıklı süper iletkenler 1986’dan beri gelişme halindedir. Bu malzemeler, sıvı nitrojende soğutularak süper iletken durumuna getirilir ve maliyeti 10-20 kat daha azdır (-1630°C’de çalışır). Düşük sıcaklıkta süper iletken olma işlemi bu malzemeleri çok kırılgan, zor kullanılır ve pahalı yapar. Güç iletme sistemi, süper iletken manyetik sistem bobini ile güç sistemi arasında bir geçiş bölgesindedir. Tersine olarak alternatif akımı (AC) doğru akıma (DC) çevirir çünkü bobin yalnızca doğru akımı depolayabilir ve serbest bırakabilir.
Sistemin artıları; hızlı cevap verebilme ve pik yükleri karşılayabilme, kısmi ve tam deşarj yapabilme ile çevreye bir zararının olmamasıdır. Dezavantajları ise soğuma sistemi ile sistem sıcaklığının sürekli takip edilmek zorunda olması ve üretimi ile bakımı pahalı olmasıdır.
Bu sistemin geleceğini saptamak zordur çünkü sistemin geleceği daha çok süper iletken konusundaki yeni gelişmelere bağlıdır. Böyle bir malzemenin aynı nitelikleri oda sıcaklığında kazanması, enerji stoklanması ve iletimini kolay ve ucuz yapacaktır. Bununla beraber böyle bir malzemenin olabilirliği kesin değildir. Şu anda bu sistemlerin durumu volanlı sistemlerle benzeşmektedir. Yüksek sıcaklıktaki süper iletkenlerin takibi zor ve pahalı olması nedeniyle, kısa ve orta vadede düşük sıcaklıkta süper iletken olabilecek malzemelerin üretilmesi umuluyor. Şu anda 10 kWh’ye kadar olanların mikro sistemlerinde, süper iletkenli depolama sistemleri depolama alternatifi olarak kullanılıyor. Başkaca teknik gelişmeler ve yüksek sıcaklıklı süper iletkenlerin kullanımındaki başarılı çalışmalar rotayı değiştirecek ve manyetik süper iletken depolama sistemlerini daha ekonomik hale getirerek enerji stoklamanın geleceği için önemli bir seçenek yapacaktır.
3.1. Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Sistemi (Pumped Electric Storage)
En eski elektrik enerjisi depolama sistemidir. Su, bir rezervuardan daha yüksekteki başka bir rezervuara pompalanır. Enerji gerektiğinde yüksek irtifada depolanan su bir türbin üzerinden serbest bırakılır ve bağlı jeneratörden elektrik elde edilir. Yüz yılı aşkın süredir kullanılan bir yöntemdir. Pelton, Kaplan ya da Francis türbinleri verimleri ve tersine pompalayabilme özellikleri nedeniyle tercih edilir. Aynı türbin ve hat hem su pompalamada hem de elektrik üretiminde jeneratör olarak kullanılabilirler.
Sistemin büyüklüğü; güç kapasitesi, rezervuar yüksekliği ve hacmine göre değişir. Amerika, Avrupa, Çin, Japonya ve Avusturalya’da yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çevre sorunlarını minimize etmek için eski yer altı maden ve tuz ocaklarını su depolama amacıyla alternatif depolama olarak da kullanıldığı (ABD, Finlandiya, Avusturalya vb.) uygulamalar ve ayrıca deniz suyunun rezerv olarak kullanıldığı (Fransa, Japonya, Güney Amerika gibi) uygulamalar da vardır.
Elektrik tesislerinde ve şebekede güç düşüşü olduğu durumlarda veya kesikli enerji üretimindeki sakıncaları gidermek, enerji arzı dengesizliğini ve sunu açığını kapatmak için rezervuarda depolanan su ters akışla türbin ve jeneratöre gönderilerek anında tekrar elektrik üretilir.
Avantajları: Kurulum kullanım ve işletme yönünden eski ve olgun bir teknolojidir, çok düşük kendiliğinden kayıp, düşük enerji altyapı maliyetleri, başlama ve durdurma esnekliği vardır. Ayrıca büyük miktarlarda (gigawatt büyülüklerinde) enerji stoklayabilmesi, hızlı devreye girebilme özelliği, 75 yıla kadar kullanım ömrü olabilmesi ve enerji depolamada ucuz bir yol alması diğer avantajlarıdır.
Dezavantajları: Potansiyel kaynak azlığı, özel bir coğrafya ve su kaynağı gerekliliği, veriminin yaklaşık %70-80’lerde olması ve çevresel etkileri dezavantajları olarak sıralanabilir.
3.2. Volanlı Elektrik Depolama (Flywheel Energy Storage)
Volan sistemi, şarj enerjisini kinetik enerji olarak, rotor malzemesinin yüksek iç gerilim ve kesme dayanımı ve özel dizayn yapısının sağladığı atalet ile depolar. Volan malzemesi karbon fiber, kompozit veya çelik olabilir. Şarj anında devir sayısı 100.000 d/d’ye kadar yükselir. Dönme kayıplarını minimize etmek için rotor vakum ortamında döner. Yüksek dönme devirleri ve kayıpları azaltmak için dönme, manyetik yataklarda olur. Rotor bir motor jeneratöre bağlıdır. Deşarj elektriği bu jeneratörde üretilir. Depolama kapasitesi motorun malzemesi ve büyüklüğü ile değişir. Depolanan enerji tekrar kullanıcı veya şebekeye verdiğinde devir sayısı azalır. Pik talep karşılama, enerji kesintisi desteği, frekans regülasyonu, yenilenebilir kaynak desteği gibi çok yönlü elektrik depolama amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca ulaşım sektöründe yakıt ekonomisi amacıyla da kullanılmaktadır.
Avantajları: Yüksek kullanım süresi (yirmi yıldan fazla), yıllara göre oldukça az kapasite düşüşü, çok az bakım ihtiyacı, karbon emisyonu yapmaması, yüksek şarj-deşarj hızları ile ani talepleri destekleyebilme özellikleri avantajlarıdır.
Dezavantajları: Pahalı bir teknoloji olması, düşük depolama kapasitesi ve kendi kendine deşarj olabilme özelliğinin yüksek olması (saatte %20 civarında), rulmanlı yatakların bakım gerektirmesi, manyetik yatakların ise enerjisinin olması denilebilir. Beklenmedik dinamik yükler veya dış şoklar sorunlara yol açabilir.
4.1. Basınçlı Hava Depolama Sistemleri (CAES)
Basınçlı hava enerji depolama sisteminde (CAES), sıkışmış havadaki potansiyel enerjiyi, yerin altında inşa edilen büyük tanklarda (çoğunlukla yerin 500-800 m derinliğindeki yer altı eski tuzlu kayalar, maden ocakları ve büyük mağaralarda) depolayarak kullanır. Eski doğal gaz ve su havzalarının depo olarak kullanımı değerlendirilme aşamasındadır.
Yenilenebilir kaynaklardan (rüzgâr, güneş vb.) elde edilen fazla elektrik veya şebekeye verilmeyen enerji, bir kompresörü çalıştırarak havayı yeraltı deposunda depolar. Rezervuar depodaki basınç 100 bara kadar çıkar. Depolanan enerjiden elektrik üretileceği zaman rezervuarda depolanan hava serbest bırakılır. Serbest bırakılan basınçlı hava verimi artırmak amacıyla reküperatörde ısıtılır ve doğal gaz katılarak bir gaz yanmalı türbine gönderilerek yakılır. Türbinde elde edilen döngü ile bir jeneratörde elektrik üretilir ve şebekeye verilir.
Montaj maliyetleri yaklaşık 50 USD/kWh’dir. Eğer bir doğal veya oluşmuş rezerevuar var ise bu 40 USD/kWh’a düşebilir. Doğal rezervuar olarak maden veya yeraltı tuz ocakları tercih edilir. Almanya’nın kuzeyinde bulunan The Huntorf plant, 1978 yılında 290 mW kapasiteli tesis ilk ticari ünitedir.
Bu sistemin olumsuzlukları nispi olarak düşük deşarj değeri ve zayıf döngü verimi ile hizmet maliyetlerinin yüksek olmasıdır.
4.2. İleri Adyabatik Basınçlı Hava Depolama (AA-CAES)
Adyabatik depolama da basınçlı hava depolama benzeridir; ancak yalnızca hava depolanmaz, aynı zamanda basınçlı hava oluşumu sırasına ortaya çıkan ısı da ayrı bir depolama tankında depolanır. Kompresör çıkışında basınçlı hava sıcaklığı 6000C’ye kadar çıkmaktadır. Bu yüksek ısı bir tankta toplanacak ve depolanan ısı, hava tekrar hava türbinine gönderilirken bir reküperatör tekrar ısıtılacaktır, böylece doğal gaz kullanımı gereksiz hale gelecektir.
Bu sayede verim %70’lere kadar ulaşacaktır. Sistem henüz ticari olarak kullanım aşamasında değildir. Çünkü bu sistemin uygulanabilmesi, bu sıcaklıktaki havanın hemen absorbe edilip depolanabilmesi, bu sıcaklıkta kullanılabilecek borular ve tesisat elemanları ile ileri türbo makinalar gerektirmektedir.
Birbirinden çok farklı elektrik depolama tipleri bulunmasına rağmen hiç birisi özellikleri itibariyle tüm ihtiyaçları karşılayacak özelliklerde değildir. Bazı uygulamaların ticari olarak olgunlaşmaya ihtiyaçları vardır. Teknolojilerin depolama kapasite büyüklükleri, çevresel etkileri, bakım ve geri besleme özellikleri birbirlerinden farklılıklar göstermektedir. Seçim yapılırken, depolamanın niçin yapılacağı, amaca uygun depolama biçimleri ve depolama türünün tüm özellikleri dikkatle analiz edilmelidir. Tabii ki denenmiş, benzer uygulama sonuçlarının da dikkatlice sorgulanması çok önemlidir.
Teknolojik olarak özellikle batarya ve diğer depolama teknoloji ve uygulamalarında sürekli büyüme ve teknolojik gelişmeler yaşanıyor. Ülkemizin bu teknolojilere uzak kalmaması, kamu ve özel araştırma geliştirme çabalarının desteklenmesi hayatidir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, 1 Nisan 2020’den itibaren uygulanmak üzere yayınladığı Elektrik Üretim ve Elektrik Depolama Tesisleri Kabul Yönetmeliği’nin amacı, “Elektrik depolama tesislerinin kabul işlemlerinin ilgili mevzuat ve standartlara uygun olarak yapılması, can, mal ve saha emniyeti sağlanarak söz konusu tesislerin iletim veya dağıtım şebekelerine uyumlu olarak bağlanması ile kabul işlemleri yetkisine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi” olarak tanımlandı. Tabii ki bu yönetmelik bir aşamadır ancak dünyadaki konuyla ilgili olan gelişmeler dikkate alındığında ciddi yetersizlikler söz konusudur. Özellikle elektrikli araç teknolojileri ve kullanımındaki hızlı gelişmeler ve yenilenebilir enerji alanındaki zorunlu gelişme öngörüleri, depolamayı ve teknolojik kural ve standartları belirlemeyi zorunlu bir araç haline getirmektedir.
Kaynaklar
Not
İlgili metin MMO İstanbul Şubesi tarafından 30 Mart 2020 tarihinde yayınlanan Elektrik Enerjisi Depolama Sistemleri-1 ve 09 Eylül 2020 tarihinde yayınlanan Elektrik Enerjisi Depolama Sistemleri-2 başlıklı Makine Mühendisi Sn. Sedat Gündem’in makalelerinden alınmıştır.